Osmanlı’da modern okul öncesi eğitim (1908-1918)
Citation
Bardak, M. (2019). Osmanlı’da Modern Okul öncesi Eğitim (1908-1918). Ankara: Alalma YayınlarıAbstract
Türkiye’de okul öncesi döneme özel olarak yapılan bir çalışma olan kitabımız, aynı zamanda yazarımızın onaylanan yüksek lisans tez çalışmasının genişletilmiş biçimidir. Bu alanda ülkemizde maalesef ikinci bir kitap bulunmuyor. Eser; yalnızca Osmanlı devlet arşivlerine değil, o dönem yayınlanmış okul öncesi dönem çocuk dergilerine, okul öncesi öğretmenlik bölümlerinin yönetmeliklerine, azınlıkların ve yabancıların Osmanlı topraklarındaki okul öncesi eğitim çalışmalarına nesnel bir şekilde yaklaştığı için zengin bir kompozisyondan oluşan bir tabloyu gözlerimizin önüne seriyor. Musa Bardak’ın Osmanlı’da Modern Okul Öncesi Eğitim (1908-1918) başlıklı arşiv belgelerine ve özgün dönemsel kaynaklara dayalı çalışması, Türkiye’de hayli bakir sahalardan biri olan okul öncesi eğitimin tarihine dair ciddi katkılardan biridir. Gün geçtikte eğitim sahasındaki meselelerimizin karmaşıklaşmasının temel sebeplerinden biri problemin tarihî, sosyal ve kültürel temellerine ve yapısal niteliklerine bakmaktaki zaaftan kaynaklanmaktadır. Sosyal meselelerin güncelliğine boğularak çalışmalar yapmak araştırmacıları ve bürokratik mekanizmaları çoğu kere teorik zeminden yoksun çözümlemeler yapmaya sevk etmekte, bu da sorunların farkına varmadan katlanarak büyümesine sebep olmaktadır. Türkiye’de eğitim bilimlerinin hemen her alanında farkına bile varılmayan derin bir kriz, inanılmaz bir sığlık ve yabancılık söz konusudur. Aslında birbiriyle içkin bu meselelerin kaynağı Tanzimat senelerine kadar gitmektedir. Musa Bardak, çalışmasına Osmanlı’da Modern Okul Öncesi Eğitim başlığını koyarken bir anlamda söz konusu tarihsel ayrışmaya da gönderme yapmaktadır. Topluma sadık bir üye adayı olarak çocuk, erken yaşlardan itibaren bilgilenmeye ve çevresinin koşullarına adapte olmaya davet/icbar edilmektedir. Bu süreç istisnasız bütün toplumlar için söz konusudur. Musa Bardak’ın da işaret ettiği üzere Osmanlı toplumunda hem çocuk hem de çocukla ilgili geniş bir kavram ve mekân dünyasından bahsetmek söz konusudur. Bu çoklu yapı, çocuk yetiştirmenin serbest karakterine işaret ederken, geleneksel yapının kendine özgü yerel koşullarını da anlatmaktadır. Ancak modernite hayatı toptan biçimlendirip formele dökerken, bütün bu zengin dünyayı yapı/büyü bozumuna uğratarak darmadağın etmiştir. Aslında Philippe Ariés’in Centuries of Childhood (“Çocukluğun Asırları”) başlıklı ayrıntılı çalışmasındaki kavramsallaştırmasından da anlaşılacağı üzere “çocuk ve çocukluk” modern bir tasavvur ve inşadır. Modernitenin âdeta şeytanlaştırdığı “ortaçağ”ın imgesel dünyasında çocukların küçük yetişkinler olarak tasvir edildiği ve simgeleştirildiği söylenir. Dönemin görsel sanatlarına yansıyan çocuk imgelerine bakıldığında kılık kıyafetten duruş ve poz veriş tarzına kadar çocuğun bir tür yetişkin olarak tasarlandığı görülebilir. Bu zihinsel tasarımı altüst eden modern “life style” olmuş ve çalışma tarzında ve mekânında katı hiyerarşiler oluşarak, insanlar arasında da belirgin farklılaşmalar inşa edilmiştir. Bu kategorik tasarım, yaş sınırlarına göre hak ve vazifeleri taksim ederken çocukları geleceğin toplumunun sadık üyeleri, devletlerin makbul vatandaşları, şirketlerin verimli/çalışkan üreticileri ve tüketiciler olarak konumlandırmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da hemen her bakımdan farklılaşan devlet ve toplum hayatı kendine üstün bir karakter atfederek çevresindekileri birer birer yutmaya başlamıştır. Kendine özgü bir hayatı, varlık tasavvuru ve inanç dünyası olan Osmanlılar da bu yayılma hareketinin istilasından kurtulamayarak, eğitimini gönüllü olarak köklü değişikliklere açık hale getirmiştir. Özellikle II. Abdülhamid döneminde devlet ve topluma saldıran küresel hakim güçlerin tesirinden korunabilmek için düşmanın silahıyla silahlanmayı yegâne çıkar yol görüp modern Batı eğitim sistemine sığınmaktan başka çare kalmamıştır. Bütün paradokslarına ve ironik karakterine rağmen modern Türkiye Cumhuriyeti’nin inşası da bu teslimiyetle mümkün olabilmiştir. Sultan II Abdülhamid döneminin özgül ve özgün eğitim modernleşmesi deneyimini II. Meşrutiyet döneminin paradigmatik değişim ve dönüşüm pratiği takip etmiştir. Musa Bardak, son derece renkli, karmaşık ve bir o kadar da üzerinde çalışması zevkli olan II. Meşrutiyet zamanındaki okul öncesi eğitimin kurumsal, bürokratik ve nicelik yapısını arşiv kaynaklarına dayalı olarak incelemiştir. Bu bakımdan elinizdeki çalışma sadece okul öncesi eğitimin tarihsel gelişimi olarak değil, Türkiye’de eğitim modernleşmesinin sıradışı bir dönemindeki krizlerine de açıklık getirmektedir.