Çevre ve şehircilik uygulamalarında betonarme-ahşap yapı karşılaştırması
Citation
Gün, B. , Anıktar, S. (2020). Çevre ve Şehircilik Uygulamalarında Betonarme-Ahşap Yapı Karşılaştırması. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 2(3), 19-25Abstract
Ülkemizin 20.yy başlarından itibaren mimarisinde çeşitli değişimler yaşanmıştır. 19.yy
sonlarında dünyada betonarmedeki buluşlar, bu değişimlerde etkin rol oynamıştır. Osmanlı
Devleti’nde ilk olarak 1800’lerin sonunda liman yapılarında kullanımı öngörülen beton 1900
başları itibarıyla sivil mimaride de kullanılmaya başlanmıştır. Betonun, bu dönemin ünlü
mimarları tarafından kagir yapılardan esinlenilerek tercih edildiğini söylemek mümkündür.
Ahşap yapıların dünyanın farklı ülkelerinde hem kırsalda hem kent merkezlerinde tercih edildiği
görülmektedir. Kuzey Amerika’da yapılar 6 kata kadar geleneksel yöntemlerle ahşap strüktürlü
inşa edilebilmektedir. Bunu ülkemiz için de düşündüğümüzde 3 büyük kentlerimiz olmak üzere
diğer birçok kentimizdeki mevcut apartman yapılarının geleneksel yöntemlerle ve birtakım
eklemelerle dönüştürülebilir olduğu ortaya çıkmaktadır. Az katlı yapılarda ise ahşap yapı zaten
betonarme yapıya göre daha ideal bir çözümdür. Özetle ülkemizde 100 yıla yakındır betonarme
odaklı mimari ve kent politikaları beton yığılmalarına neden olmuş ve geleneksel mimariden
uzaklaştırmıştır. Bu durum, ülkemizin ve sosyal hayatımızın her alanında etkilerini
göstermektedir. Betonarmenin getirdiği tek tip mimari ülkemiz için sürdürülebilir olmaktan
çıkmıştır. Çalışma kapsamında betonarme ve ahşap yapıların, çevresel etkileri incelenmiş olup
betonarme yapıların çevre ve kent politikaları açısından olumsuzluklar içerdiği ifade edilmiştir.
Ülkemizde son derece yaygın olan betonarme yapım tekniğine alternatif olarak ahşap yapı önerisi
ABD’deki örnekler ile sunulmuştur. Betonarme yapım tekniği temelli olan kent politikalarının
sürdürülemez olduğu istatistikler kullanılarak ifade edilmiştir. There have been changes in the architecture of our country since the beginning of the 20th century. At
the end of the 19th century, inventions in reinforced concrete played an active role in these changes.
Reinforced concrete, which was first intended to be used in harbor structures in the late 1800s in the
Ottoman Empire, started to be used in civil architecture in the early 1900s. It is possible to say that
reinforced concrete was preferred by the famous architects of this period, carrying a breeze from
masonry structures. It is seen that wooden structures are preferred both in curtain and city centers in
different countries of the world. In North America, sites can be built with wooden structures up to 6
floors using traditional methods. Considering this for our country, it is revealed that apartment-style
buildings in many other cities, including our 3 metropolitan cities, can be transformed with traditional
ones, perhaps with some additions. In low-rise buildings, wooden construction is already an ideal
solution compared to reinforced concrete. In summary, the architectural and urban policies focused on
reinforced concrete in our country for almost 100 years have caused urban agglomeration and moved
it away in the afternoon. This situation is in its own sphere of our country and our personal lives. The
uniform architecture and lifestyle brought by reinforced concrete has emerged for our country. Within
the scope of the study, the environmental effects of reinforced concrete and wooden structures were
examined and it was understood that reinforced concrete structures were an unsustainable building
system in terms of environmental and urban policies. As an alternative to the reinforced concrete
construction technique, which is very common in our country, the wooden construction proposal is
presented with examples in the USA. Using statistics, it is expressed that urban policies based on
reinforced concrete construction technique are unsustainable.