Şizoid kişilik bozukluğu etiyolojisi üzerine bir derleme
Abstract
Şizoid kişilik bozukluğunun (KB) tarihi psikolojinin erken dönemlerine kadar
uzanır. Erken dönem teorisyenleri bütüncül bir şizoid kişilik tanımlamaktansa şizoid
kişiliğin farklı yönlerini vurgulayan açıklamalarda bulunmuşlardır. Erken dönem
teorisyenlerinden birisi olan Ribot (1986), şizoid kişiliğin bir özelliği olan “Anhedoni”
kavramını ortaya atmıştır. Ribot’un bir trans hali olan ağrı hissetmeme durumu
yani analjeziye atıfta bulunarak sunduğu anhedoni kavramı, zevki deneyimleme
yetisinin zayıflaması, körelmesi ya da yitmesini ifade eder. Şizoid kişiliğe yakın bir
başka tanımlama da Kraeplin’den (1896; akt. Zec, 1995) gelmiştir: “Demantia Praecox”.
Kraeplin Prematür Demans (PD) anlamına gelen bu tanımlamayı şizofreni
anlamında kullanmaktadır ve bu kavram çocuklukta arkadaşlık kurma kabiliyetine
sahip olmayan sessiz, utangaç ve uysal bir öykü geçmişine sahip vakalara işaret eder.
Birçok PD vakasını muayene eden Hoch (1909), bu hastaların bazılarının kendisinin
“içine kapanmış (shut-in) kişilik” adını verdiği belli kişilik özellikleri taşıdığını
fark etmiştir ve bu kişilik özelliklerine sahip olan hastaların manik bir PD’den çok
daha sakin ve içe çekilmiş bir PD geliştirmeye eğilimli olduğunu yazmıştır. Kretschmer’e
(1925; akt. Miller, Useda, Trull, Burr ve Minks-Brown, 2002) göre şizoid
kişiliğin içe dönüklüğü, diğer insanlardan kopmuş olmalarının doğal sonucudur. Şizoid kavramını ilk kullanan araştırmacı şizofreninin de isim babası olan Blueler’dir
(1908; akt. Millon, 1999/2019). Blueler, boyutsal bir bakış açısıyla ile şizoid
kişiliğin herkeste bulunduğu ve şizofreni hastalarında bu özelliğin kritik boyutlara
ulaştığı fikrini savunmuştur. Bleuler, orta şiddetteki şizoidleri içine kapanık,
kayıtsız, şüpheci, tartışma kapasitesi olmayan, donukluklarıyla barışık kişiler olarak
betimlemiştir.