'Beşerî Sermaye' kavramı üzerine eleştirel bir inceleme: İslam İktisat fıkhının yaklaşımı
Abstract
Sermaye’ terimi, kapitalizmin kendisinden çok daha eski zamanlara
dayanır ancak kapitalizmin ortaya çıkışıyla birlikte asli
bir dönüşüme uğramıştır. Çünkü kapitalizmin lokomotif unsuru
olarak sanayileşme, iktisatçıların ekonomik gelişmeleri ve bu
gelişmelerle bağlantılı kavramları değerlendirme ve tanımlama
şekillerini değiştirmiştir. Bu şekilde, sermaye kavramının anlamı,
‘parasal finansmandan ‘üretim araçlarına kaymıştır. Zamanla
bu kavramın anlamı daha da genişlemiş ve ‘ekonomik bir değer
üretilmesine yardımcı olan her şey’ tanımını da kapsamaya
başlamıştır. Bugün sermaye kavramı, 1960’lardan beri daha sık
kullanılır hâle gelen ‘beşerî sermaye’ gibi neokapital kavramları
da kapsamaktadır. Genel anlamda beşerîsermaye kavramıyla
kastedilen şey, ekonomik bir değer üretme sürecinde olan bir
insanla ilgili her türlü niteliktir. İslam, inananlara aynı zamanda İlahî olanla uyumlu bir
dünya görüşü de sunan bir dindir. Bu tür bir bakış açısı, diğer meselelerin yanı sıra ekonomik meselelerin nasıl yürütüleceğini,
iktisadi ilişkilerin nasıl kurulacağını vs. de kapsayacaktır.
Bu, İslâmî iktisat adı verilen disiplinin de 12. yüzyılda başlangıç
noktası olmuştur.1 Her ne kadar bu kavramın tanımı ile ilgili bir
görüş birliği söz konusu değilse de burada Asad Zaman (2013)
tarafından yapılan tanımı paylaşmak istiyoruz: “İslâmî iktisat,
Allah’ın ekonomik meselelerle ilgili emirlerini bireysel hayatlarımızda
(micro), toplumumuzda (meso) ve ümmet düzeyinde
(macro) yerine getirme çabası/mücadelesidir.”2 Bu tanım, İslam
iktisadının uygulamaya konabileceği üç temel düzeyin önemini
vurgulamaktadır. Burada şu da ilave edilebilir ki İslâmî iktisadın
köşe taşları İslam fıkhı ve İslam etiğidir. Yukarıdakilerin hepsi göz önünde bulundurulduğunda, bu
makalenin amacı insani sermaye kavramı üzerine eleştirel bir
inceleme yapmaktır. Bu bağlamda, özellikle de İslam fıkhının
perspektifinden faydalanmaktayız.