İlkokul döneminde ilkokuma ve yazma öğretimi
Abstract
Giriş:
Dil becerilerinin edinimi insanda doğuştan itibaren başlayan bir
süreçtir. Çocuk, doğuştan itibaren dil ediniminde önemli etkilere sahip olan
dinleme, anlamlı-anlamsız sesler çıkararak konuşma ve çevresini gözlemleyip
görsel okuma yapar. Çocuğun dil edinimi sürecindeki bu tür dinleme,
konuşma ve görsel okuma etkinlikleri kendiliğinden, sistemsiz, programsız ve
gelişigüzel bir şekilde devam eder. Okul öncesi dönemde de çocuğun hemen
hemen bütün bilgi, duygu ve düşünce evreni dinleme ve görsel okuma yoluyla
oluşur ve gelişir. İlkokula başlamasıyla çevresi genişleyen, ihtiyaçları,
bilgileri, yaşantıları ve kelime hazinesi zenginleşen çocuğun bütün bunlara
bağlı olarak anlatma ve kendini ifade etme gücü de gelişir. İlkokula
başladıktan sonra özellikle Türkçe dersiyle bu gelişme hem bir sisteme
bağlanır hem de hızlandırılır. Başlangıçta sistemsiz olan dil ve dil edinimi bir
programa, bir sisteme bağlanır ve artık bu süreç planlı programlı bir şekilde
devam eder (Sağırlı, 2015). “Öğrenciler öğrenme, planlı çalışma, görev ve
sorumluluk üstlenme, kendi kendine iş yapma ve başarma, yeteneklerini
geliştirme gibi temel beceri ve alışkanlıkları öğrencilik dönemlerinin ilk
yıllarında, özellikle, birinci sınıfta kazanırlar” (Calp, 2009). İlkokuma yazma
da bu en temel becerilerden biridir.
İlkokuma yazma eğitimi okuma ve yazma olarak kısımlandırılabilir.
Sınıf ortamına uyum sağlayan öğrenciler bu iki faaliyeti birlikte
başarabilmelidir. Okuma denilen olgu, bir dizi önbilginin devreye sokulduğu,
yazar ile okuyucu arasında gerçekleşen etkili iletişim temelli, uygun bir
yöntem ve amaca dayalı olarak, düzenli ve verimli biçimde gerçekleştirilen
anlam inşa etme veya anlam kurma süreci olarak tanımlanmaktadır. Yazma
dediğimiz olguysa; “Düşüncelerimizi tanımlamak amacıyla gerekli olan
sembollerle işaretleri motor beceriler olarak oluşturabilmek” şeklinde
tanımlanmaktadır (Akyol, 2013). İlkokuma ve yazma içerdiği anlam veya
temsil ettiği kavram açısından, bir çocuğun sözlü dil ile birlikte yazılı dile
geçtiği yeni bir aşama olarak değerlendirilebilir. Çocuğun bu sözü edilen
dönemde yazılı dilin işaretlerini seslendirebilmeyi öğrendiği, duyduklarını ve
düşündüklerini aynı zamanda yazabildiği görülür ki işte tüm bunları içeren
dönemi tanımlamak üzere “ilkokuma ve yazma terimi” kullanılır (Ferah,
2007). İlkokuma ve yazma; kişinin kendini tanıması, kendini geleceğe
hazırlaması, toplumsal bir varlık olduğu için insanlarla iletişime geçmesi,
çevresinde karşılaştığı yazılı kaynakları algılaması, kendisini yazılı veya sözlü
olarak anlatabilmesine fırsat tanıyacak olan en temel ihtiyaçlardan biridir. (Bay, 2008). Sınıf ortamına uyum sağlayan öğrenciler bu iki faaliyeti birlikte
başarabilmelidir. “Okumadan beklenen asıl sonuç düşünce ve duygu aktaran
yazıları anlamaktır. Bu anlama etkinliği gerçekleştiği zaman okuma
başarılmış, amacına ulaşmış olur” (Ege, 2011).