Borderline kişilik bozukluğu ve yalnızlık: sistematik bir derleme
Abstract
Yalnızlık, arzulanan ile yaşanılan ilişki arasındaki fark olarak tanımlanmıştır (1).
Wolfe (2) yalnızlığın evrensel bir olgu olduğunu savunmuş ve bundan kaçmanın
mümkün olmadığını iddia etmiştir. Ona göre her birey yaşamı boyunca kendi temposunda
bir kendi başınalık deneyimlemektedir. Diğer taraftan Schopenhauer (3)
yalnızlığı özgürlük ile ilişkilendirerek tek başınalığa ve bağımsızlığa âşık olunmadan
özgür olunamayacağını ifade etmiştir. Tillich (4) de “tek başına olabilmeyi”
yeni fikirler icat etmenin öncülü olarak görmüş ve bunun cesaret istediğini ifade
etmiştir. Yalnızlık alanyazında hem pozitif hem de negatif tarafları olan bir fenomen
olarak görülmüştür. Yaratıcı, üretken ve olgunlaştırıcı olarak tanımlandığında
pozitif (5, 6), yabancılaşma ve soyutlanma üzerinden tanımlanırsa negatif olarak
kabul edilir. Negatif yalnızlığın tanımları 3 ortak noktada kesişmektedir. Yetersiz
sosyal ilişki, sübjektiflik (kişiden kişiye değişmesi-kalabalıklar içinde yalnızlık gibi)
ve süreğen stresle birlikte mutsuzluk deneyimi (7). Yalnızlık farklı birçok kuram
tarafından ele alınmıştır (1). Kahraman (8)’ın aktardığına göre Bowlby ve Harlow
yakın ilişki ihtiyacının doğum ile birlikte başlayan ve yaşamın her evresinde
karşılanması gereken bir ihtiyaç olduğunu, yaşamın erken evrelerinde uzun süreli
yalnızlık deneyimlerinin daha sonraki sağlıksız ilişki kurma biçimlerine temel
oluşturabileceğini dile getirmişlerdir. Sosyal psikoloji bakış açısına göre kişilerin
kendisini bir yere ait hissedememesi ve yalnızlık deneyimlemesi hem fiziksel sağlık
problemleriyle hem de ruhsal sağlık problemleriyle ilişkilidir (9). Sosyalleşmenin
üreme ve hayatta kalabilme noktasında önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden
evrimsel psikoloji bakış açısına göre bu durumlara maruz kaldığında kişinin deneyimlediği
acı verici duygular kişiyi ileriye götüren deneyimler olabilmektedir (10).
Literatür, sosyal dışlanmanın ve yalnızlığa maruz kalmanın kişide fiziksel acıya
paralel bir acıya neden olduğu, bu acının kişiyi yalnız kalmamak için bir çabaya yönlendirdiğini göstermiştir (11-13). Araştırmalar yaygın anksiyete bozukluğu,
obsesif kompulsif bozukluk, panik bozukluk, depresyon gibi psikolojik bozukluklar
ile yeme bozuklukları, alkol kullanma, kardiovasküler hastalıklar gibi fiziksel
bozuklukların kronik yalnızlık ile bağlantılı olduğunu işaret etmektedir (14-17).
Kişilik bozuklukları ile erken dönem uyumsuz şemaların ilişkisinin araştırıldığı bir
çalışmada kişilik bozukluklarını yordayan başat erken dönem uyumsuz şemasının
yalnızlıkla yakından ilişkili olan sosyal izolasyon olduğunu göstermiştir (18). -- Giriş'ten