Ergenlik döneminde kişilik bozuklukları
Abstract
Kişilik kavramı, bireyin kendine özgü olan ve başkalarından ayırt
edilmesini sağlayan bilişsel ve duygusal değerlendirmelerine bağlı olarak
iç ve dış dünyaya uyum için geliştirmiş olduğu duygu, düşünce ve
davranış örüntülerinin tümünü içerir (Öztürk ve Uluşahin, 2015). Belli
durumlarda belli duygusal tepkileri gösterebilme, çatışmalar ve engellenmeler
karşısında yerleşmiş baş etme becerileri ve savunma düzenekleri,
bu örüntüler kapsamında değerlendirilir. Kişilik doğum öncesi,
sonrası ve çocukluk çağındaki fiziksel/ruhsal koşullar ile olgunlaşma,
öğrenme ve toplumsallaşma faktörleriyle biçimlenmektedir ve çocukluk
çağından itibaren genel hatlarıyla belirginleşirken giderek yerleşmiş bir
kişilik yapısı oluşmaktadır (Köroğlu ve Bayraktaroğlu, 2010).
Bireyin içinde yaşadığı kültürün beklentilerinden belirgin olarak
sapan sürekli bir davranış ve iç yaşantılar örüntüsü durumda ise bir kişilik
bozukluğundan söz edilebilmektedir (Aslan, 2008). Kişilik bozuklukları,
deneyimlemenin, baş etmenin ve diğerleriyle ilişki kurmanın
sürmekte olan yanlış uyum sağlanmış örüntüleridir (Korsgaard, 2017)
ve toplumda oldukça yaygın görülen, işlevsellikte önemli bozulmalarla
seyreden ve diğer psikiyatrik bozukluklar ile sıklıkla eş tanı gösteren bir
ruh sağlığı problemidir. Kadınlarda ve erkeklerde benzer oranlarda görülen
kişilik bozukluklarının çoğunda kısmi bir genetik geçiş mevcuttur
ve genel nüfusta görülme sıklığı % 6-9 dolaylarındadır, % 15’ e varan
yüksek oranlardan da söz edilmektedir (Coid, Yang, Tyrer, Roberts ve
Ullrich, 2006; Ekselius, Tillfors, Furmark ve Fredrickson, 2001; Jackson
ve Burgess, 2000; Köroğlu ve Bayraktaroğlu, 2010; Meyer, 2002; Samuels
ve ark., 2002; Torgersen, Kringlen ve Cramer, 2001). Kişilik bozukluklarının
ergenlik ya da genç erişkinlik yıllarında başladığı, çocukluk
döneminde de öncüllerinin görülebildiği, zamanla kalıcı olabildiği ve
işlevsellikte bozulmalara yol açtığı kabul edilmektedir (Şahin, 2009;
Köroğlu ve Bayraktaroğlu, 2010). -- Giriş'ten