Alacaklının rehindeki tazmin yükümlülüğü ne kadar olmalıdır ?

View/ Open
Access
info:eu-repo/semantics/openAccessDate
2021Kind
articleMetadata
Show full item recordCitation
aktı, A. S. (2021). Alacaklının Rehindeki Tazmin Yükümlülüğü Ne Kadar Olmalıdır?. Usul İslam Araştırmaları, 35 (35), 89-111.Abstract
İslam hukuk ekolleri rehin üzerindeki hakkın mahiyeti ve gücü konusunda iki farklı yaklaşıma sahiptir. Şafiî, Hanbelî ve bazı menkul malları istisna eden Malikilere göre borçlunun rehin üzerindeki hakkı son derece güçlüdür. Bu sebeple rehin mürtehinin elinde tamamıyla emanet olarak görülür. Dolayısıyla herhangi bir kasıt veya kusur olmaksızın rehnin kaybedilmesi halinde, oluşan zarar alacaklının değil, borçlunun mülkiyetinin azalmasına neden olur. Hanefiler ve -bazı menkul mallar özelinde- Malikiler ise rehnin borca karşılık gelen kısmı üzerinde mürtehinin hakkını son derece güçlü görürler. Elbette bu yaklaşımda olanlar sadece bahsedilen hakkın gücüne odaklanmakla kalmamış, ayrıca mürtehine rehnin borca karşılık gelen kısmında tazmin sorumluluğu yüklemişlerdir. Anlaşılan o ki bu anlayış sahipleri, rehnin telef olması halinde tüm zararın sadece rahine yüklenmesini değil, taraflara paylaştırılmasını uygun görmektedir. Tarafların hak ve sorumlulukları dikkate alındığında zarar paylaşımını esas alan bu yaklaşımın hukuk mantığı açısından oldukça değerli ve bir o kadar da başarılı olduğu açıktır. Ancak farklı ihtimaller göz önünde bulundurulduğunda zarar paylaşımının değil, tüm zararın mürtehin tarafından üstlenildiği durumların olduğu görülür. Dolayısıyla alacaklının tamamen zararına olan durumların mevcudiyeti halinde rehindeki tazmin sorumluluğuyla ilgili hesaplama yeniden gözden geçirilmeli, zararın mürtehin ve rahin arasında daha adil bir şekilde paylaştırılmasının farklı yolları olup olmadığı araştırılmalıdır. Islamic law schools have two different approaches about the nature of on the creditor's right over the pledget. According to Shafii, Hanbali and Malikis, since the pledge is completely entrusted to the creditor, if it is lost without any fault, the damage will result in the reduction of the ownership of the debtor, not the creditor. But, Hanafis see the right of the pledger on the part of the pledge corresponding to the debt extremely strong. Hanafis not only focused on the strength of the said right, but also imposed the responsibility of guaranteeing the creditor for the portion of the pledge corresponding to the debt. Apparently, the owners of this understanding deem it appropriate that in case the pledge is lost, the entire loss shouldn’t only be borne by the debtor. However, considering the different possibilities, it is seen that there are situations where all the damage is borne by the creditor. Therefore, in the presence of situations that are completely detrimental to the creditor, the calculation regarding the compensation liability in the pledge should be reviewed and it should be investigated whether there are different ways of distributing the damage more equitably between the creditor and the debtor. ﻣﻦ اﻟﻤﻌﻠﻮم أن اﻟﻤﺬاھﺐ اﻟﻔﻘﮭﯿﺔ اﺧﺘﻠﻔﺖ ﻓﻲ ﻣﺎھﯿﺔ ﺣﻖ اﻟﺮھﻦ وﻣﺪى ﻗﻮة ﺣﻖ اﻟﻤﺮﺗﮭﻦ ﻓﻲ اﻟﺮھﻦ. ﻓﺎﻟﺸﺎﻓﻌﯿﺔ واﻟﺤﻨﺎﺑﻠﺔ واﻟﻤﺎﻟﻜﯿﺔ -ﻏﯿﺮ أﻧﮭﻢ ﯾﺴﺘﺜﻨﻮن ﺑﻌﺾ اﻟﻤﻨﻘﻮﻻت- ﯾﺮون ﺣﻖ اﻟﺮاھﻦ أﻗﻮى ﻣﻦ ﺣﻖ اﻟﻤﺮﺗﮭﻦ. و ﺑﺴﺒﺐ ﻗﻮﺗﮫ ھﺬه ﻋﻨﺪﻣﺎ وﻻ ﺗﻘﺼﯿﺮ ﻻ ﯾﻠٍّ ﯾﺘﻠﻒ اﻟﺮھﻦ ﻓﻲ ﯾﺪ ا ﻟﻤﺮﺗﮭﻦ ﺑﻼ ﺗﻌﺪ ﺰم اﻟﻤﺮﺗﮭﻦ ﺿﻤﺎﻧﮫ. وأﻣﺎ اﻟﺤﻨﻔﯿﺔ واﻟﻤﺎﻟﻜﯿﺔ -ﻓﻲ ﺑﻌﺾ اﻟﻤﻨﻘﻮﻻت- ﯾﺮون ﺣﻖ اﻟﻤﺮﺗﮭﻦ أﻗﻮى ﻣﻤﺎ ﯾﺮاه اﻟﻤﺬاھﺐ اﻟﻤﺬﻛﻮرة. ﻋﻠﻰ ھﺬا ﯾﻌﻄﻮن اﻟﻤﺮﺗﮭﻦ ﺣﻖ ﻣﻨﻊ اﻟﺮاھﻦ ﻣﻦ اﺳﺘﻔﺎدة ً وﺑﻨﺎء اﻟﺮھﻦ. ﺎ ﻣﺴﺆوﻟﯿﺔ اﻟﻀﻤﺎن ﻋﻠﯿﮫ ﻓﻲ ﺟﺰء ً وﻟﻜﻦ ھﺆﻻء ﻟﻢ ﯾﺮﻛﺰوا ﻋﻠﻰ ﻗﻮة ﺣﻖ اﻟﻤﺮﺗﮭﻦ ﻓﺤﺴﺐ، ﺑﻞ ﻓﺮﺿﻮا أﯾﻀ اﻟﺮھﻦ اﻟﻤﻘﺎﺑﻞ ﻟﻠﺪﯾﻦ .ﯾﺒﺪو أن أﺻﺤﺎب ھﺬا اﻟﺮأي ﻻ ﯾﺮون أﻧﮫ ﻣﻦ اﻟﻤﻨﺎﺳﺐ أن ﯾﺘﺤﻤﻞ اﻟﺮاھﻦ اﻟﺨﺴﺎرة ﺑﺄﻛﻤﻠﮭﺎ ﻓﻲ ﺣﺎﻟﺔ ﺿﯿﺎع اﻟﺮھﻦ، ﺑﻞ ﯾﺠﺐ أن ﯾﺘﻘﺎﺳﻤﮭﺎ اﻟﻤﺮﺗﮭﻦ واﻟﺮاھﻦ ﺑﻄﺮﯾﻘﺔ ﻣﺎ .إذا أﻣﻌﻨﺎ اﻟﻨﻈﺮ ﻓﻲ ﻣﺎ ﯾﺘﻌﻠﻖ ﺑﺤﻘﻮق و ﻞ اﻟﻘﺎﺋﻢ ﻋﻠﻰ ﺗﻘﺎﺳﻢ اﻟﺨﺴﺎﺋﺮ َ ﻣﺴﺆوﻟﯿﺎت اﻷطﺮاف ، ﻧﺮى ھﺬا اﻟﺤ ذا ﻗﯿﻤﺔ ﻛﺒﯿﺮة وﻧﺎﺟﺤ اﻟﺤﻘﻮق ُ ﺎ ﻣﻦ ﺣﯿﺚ ﻣﻨﻄﻖ. وﻣﻊ ذﻟﻚ ﺑﺎﻟﻨﻈﺮ إﻟﻰ اﻻﺣﺘﻤﺎﻻت اﻟﻤﺨﺘﻠﻔﺔ ﯾﻼﺣﻆ أن ھﻨﺎك ﺣﺎﻻت ﻻ ﯾﺘﻘﺎﺳﻢ ﻓﯿﮭﺎ اﻟﺮاھﻦ واﻟﻤﺮﺗﮭﻦ اﻟﻀﺮر ﺑﻞ ﯾﺘﺤﻤﻠﮫ اﻟﻤﺮﺗﮭﻦ وﺣﺪه .ﺎ ﺑﺎﻟﻤﺮﺗﮭﻦ ، ﯾﺠﺐ ﻣﺮاﺟﻌﺔ اﻟﺤﺴﺎب اﻟﻤﺘﻌﻠﻖ ﺑﻤﺴﺆوﻟﯿﺔ ً ﻟﺬﻟﻚ ، ﻓﻲ ظﻞ وﺟﻮد ﺣﺎﻻت ﺿﺎرة ﺗﻤﺎﻣ اﻟﻀﻤﺎن ﻓﻲ اﻟﺮھﻦ واﻟﺘﺤﻘﯿﻖ ﻓﯿﻤﺎ إذا ﻛﺎﻧﺖ ھﻨﺎك طﺮق ﻣﺨﺘﻠﻔ ﺎ ﺑﯿﻦ اﻟﻤﺮﺗﮭﻦ
Source
Usul İslam Araştırmaları DergisiVolume
35Issue
35URI
https://dergipark.org.tr/tr/pub/usul/issue/62373/876236https://hdl.handle.net/20.500.12436/4928