Osmanlı devletinde modern okulöncesi eğitimde görev alan Ermeni, Yahudi ve Rum öğretmenlerin kültürel etkileri
Abstract
Eğitimin halka yayıldığı 19. Yüzyılda Batı’da olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de eğitimde modernleşme çabaları kapsamında tüm çocuklara ilköğretimin zorunlu yapılmasının ardından rüştiye mektepleri ve diğer ortaöğretim kurumları yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu sayede eğitimde yaşanan bilinçlenme ve pedagojik farkındalık daha küçük yaşlarda çocukların okuma yazma öğrenmeden önce gelişim alanlarının desteklenmesi ve becerilerinin geliştirilmesinin önünü açmıştır. İlk olarak Almanya Fransa ve İngiltere’de modern anlamda okulöncesi eğitim kurumlarının açılmasının ardından 20. Yüzyılın başından itibaren Osmanlı Devleti’nde de bu kurumlar açılmaya başlanmıştır.
1850’li yıllardan itibaren öğretmen eğitimi konusunda önemli tecrübeler yaşayan Osmanlı eğitimi, diğer öğretmenlik alanlarının aksine daha özel bilgi ve beceriler gerektiren okulöncesi öğretmeni bulmada ve yetiştirmede zorlanınca farklı çözüm yolları denemiştir. Devletin hâkim unsuru olan Müslümanlardan bu mesleği icra edecek yeterli sayıda personel bulunamayınca Osmanlı vatandaşı olan Ermeni, Rum ve Yahudi öğretmenler istihdam edilmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde ulaşılan belgelerde ana mekteplerinin öğretmen kadrosunda ve öğretmen yetiştirmek için açılan Darülmuallimât’ın Ana Muallime şubesi hoca kadrosunda birçok Ermeni, Rum ve Yahudi eğitmen olduğu anlaşılmaktadır.
Bu çalışmada yaşamının ilk yıllarındaki bireylerin aileden sonraki en temel eğitim basamağı olan okulöncesi eğitimde kültürel farklılıklara sahip öğretmenlerin etkileri incelenmiştir. Kültürlerin belirleyici dinamiklerinden biri olan “din”in, laik eğitimin tam olarak yerleşmediği bir zaman diliminde öğretmenlerin verdiği eğitimlerde somutlaşma derecesi konu edinilmiştir. Hristiyan ve Yahudi adetlerini içeren; oyunlar, şarkı sözleri ve kil hamuru gibi yoğurma maddelerinden oluşturulan somut eşyaların çocukların zihin dünyalarına ve davranışlarına ne derece etki ettiği anlaşılamasa da belli bir kültürel etkileşim imkânı doğurmuştur. Özellikle de davranış odaklı bir eğitim basamağı olan okulöncesi eğitimde Müslüman çocuklarına Hristiyan ve Musevi olan öğretmenlerin eğitim vermesi kültürel etkileşim açısından yorumlanmıştır